RESİM, GÜNCEL SANAT ve JOSEPH KOSUTH / Mehmet Yılmaz

“Ben ressam değil, güncel sanatçıyım” diyen arkadaşlar tanıyorum.

Bazıları da “ben meramımı resimle değil, fotoğrafla anlatıyorum” diyor. Sanki fotoğraf (photography), tıpkı taşbaskı (lithography) ve ipekbaskı (serigraphy) gibi, bir çeşit resim değilmiş gibi!

“Ressam mısın, yoksa güncel sanatçı mı?” diye soran izleyicilerle karşılaşıyorum.

Resim ve güncel sanat denen şeylerin birbirinden bağımsız ya da bir araya gelmesi zor alanlar olduğunu düşünen yazarlar, akademisyenler, öğrenciler tanıyorum.

Laf aramızda, 1990 sonlarına kadar ben de öyle sanıyordum (bir sanatçı ve öğretim üyesi için komik ve acınası bir cahillik!). Sonra meseleyi şöyle bir kazınca, bu algıya İstanbul merkezli bir propagandanın yol açtığını ve çemberi genişletince kazın ayağının hiç de öyle olmadığını fark ettim. İstanbul merkezli o söylemin tümüyle yanlış olduğunu iddia edecek durumda değilim tabii. Tam tersine, ülkemiz sanat ortamına çok önemli bir katkısı olduğu, eski algıları sarstığı ayan beyan ortada. Demek istediğim, dikkatleri yalnızca bir tarafa çekerek, tüm gerçeğin ondan ibaret olduğu gibi bir yanılsama yaratmış olmasıdır. Konuya kitaplarımda değinmiştim ama gördüm ki bazı bazı minik delikler kalmış (bu delikleri kapatma olanağı kesinlikle yok; üstelik gittikçe çoğalıyorlar – ne de olsa gerçeklik bizim dışımızda kendi bildiği gibi genişliyor).

Güncel sanat ve resmin tamamen özerk kategoriler olduğuna ilişkin bir algının ortaya çıkmasının kökeninde, bilindiği üzere, kavramsal sanat, beden sanatı, eylem sanatı, süreç sanatı, yerleştirme sanatı ve video sanatı gibi, resim ve heykel sanatlarına seçenek olarak önerilen eğilimler ve ilgili metinler var. Bu küçük yazıda yalnızca Kosuth’un “Art After Philosophy” (Felsefenin Ardından Sanat) adlı ünlü metnine değinmekle yetineceğim (1).

Bu, bir sanatçı tarafından yazılmış en felsefî (bu yüzden çevirmekte ve anlamakta en zorlandığım) metinlerden biri. Sırtını yasladığı başlıca isimler Kant, Wittgenstein, Duchamp. Burada onun felsefî çözümlemelerine girmeden yalnızca resim ve heykelle ilgili sözlerini aktaracağım (kuşkusuz en iyisi, özgün metnin tamamının okunması). Bu konuda özetle şöyle diyor sanatçı:

“Biçimci sanat (resim ve heykel) süslemeciliğin önde gelen sözcüleridir. Daha açık konuşmak gerekirse, biçimci sanatın alanı o kadar kısıtlı ki, onun tüm işlevsel amaçlarının öyle sanatla ilgili olmaktan ziyade, tamamen saf estetik denemeler olduğu bile söylenebilir. […] Biçimci eleştirmenler ve sanatçılar sanatın doğasını sorgulamama konusunda hemfikirdir. Oysa bana göre […] ‘sanatçı olmak, şimdi artık sanatın doğasını sorgulamak, incelemek demektir. Eğer biri kalkıp resmin doğasını sorgularsa, sanatın doğasını sorgulamış olmaz. Eğer bir sanatçı, resim ya da heykeli kabul ederse, bu sanatlarla süregelen geleneği de kabul etmiş olur. Çünkü ‘sanat’ kavramı genel, resim (ya heykel) kavramı tikeldir. Resim, sanatın bir ‘tür’üdür. Resim yapıyorsanız, bu tavrınızla, sanatın doğasını sorgulamıyor, ancak benimsiyorsunuz demektir. Kısaca, bu yaklaşım, sanatın doğasını, resim-heykel ikilisinin birlikte oluşturduğu Avrupa geleneği olarak ele alır. […] Asıl konu sanat olduğu müddetçe, Van Gogh’un resimlerinin artık onun paletinden daha değerli bir şey olmadığı söylenebilir. Palet de, resimler de, ‘koleksiyoncunun topladığı parçalardır.’ […] Pollock önemli ise, bu önemi, yerde gevşek bir şekilde serili duran tuval bezi üzerinde gezinerek resim yapmasından ileri gelir. Önemli olmayan şey ise, bu akıtmalarının daha sonra bir şasiye gerilmesi ve duvara geleneksel bir şekilde asılmasıdır. […] [B]içimci sanatın sanat olabilmesi, ancak daha önceki sanat eserlerine benzemesiyle mümkündür. Bu, zihni olmayan, akılsız bir sanattır” (2).

Görüldüğü üzere, Kosuth’un hedef tahtasında öncelikle sanatçı keyfiyetine, bir anlık duygu fışkırmasına olanak veren dışavurumcu resim ve heykel geleneği var. Ancak metnin tümünü okuyanlar anımsayacaktır, çemberi daha geniş tutuyor Kosuth. Ona göre, tüm resim ve heykeller süslemeci ve biçimcidir. Kavramsal sanat, bunların dışında, yepyeni bir alandır.

Bu ve benzeri metinler o kadar etkili oldu ki, gerçekten de ‘kavramsal sanat’ = ‘güncel (çağdaş, contemporary) sanat’ gibi bir algı inşa edildi 1960’ların ortalarından itibaren. Oysa tıpkı video, beden, süreç, eylem, sokak, internet ve dijital gibi sıfatlarla anılan diğer eğilimler gibi, kavramsal sanat da ‘güncel (contemporary) sanat’ın alt başlıklarından biriydi. Bugün bu çok daha net anlaşılıyor. Benim tercih ettiğim üst kavram ise postmodern; ama şimdi oraya girmenin sırası değil.

(Başka türlü ifade etme zahmetine girmemek için, daha önce yayınladığım bazı paragrafları aşağıdaki alt başlıkta aynen tekrar ediyorum)

 Güncel Sanat (3) Bir Tür, Akım ya da Özel İsim (4) Değildir

Güncel sanatın bir tür, akım ya da özel isim olmadığını söylerken, onun contemporary art’ın çevirisi olduğundan hareket ediyorum. Haliyle bu da bizi Türkiye sınırlarını aşıp, dünyada içinin nasıl doldurulduğu konusuna bakmaya itiyor. Felsefî bir terminolojiyle kırk dereden kırk su getirmeye çalışmadan, apaçık örneklerle ilerlemeyi tercih ediyorum.

Kitaplığımda, Almancadan İngilizceye çevrilmiş Contemporary Art adlı bir kitap var (5). 1980’lerde dünya sanatının önemli bir dönüşüm yaşadığı; bu dönüşümün mayasının ise 1960’larda Alman ve Amerikalı sanatçılarca atıldığı teziyle yazılmış kitap. Honnef daha en başında yanlı davrandığını, Batı dünyasında kendince en önemli saydığı sanatçıları ele almaya karar verdiğini belirtmiş. Sanatçılardan bazıları şunlar: Georg Baselitz, Andy Warhol, Anselm Kiefer, Jörg İmmendorf, Keith Haring, Joseph Beuys, Gerhard Richter, Sigmar Polke, Sandro Chia, Enzo Cucchi, Martin Kippenberger, David Salle, Eric Fischl, Jean-Michel Basquiat, Peter Halley, Cindy Sherman, Barbara Kruger, Gilbert & George, Jeff Koons, Frank Stella, Anish Kapoor, Christian Boltanski, Leon Golup. Görüldüğü üzere, Honnef’in bakış açısına göre, güncel sanat birden çok eğilim, akım, tür ya da araca işaret eden genel bir kavram. Pop, yeni dışavurumcu ve yeni gerçekçi resimlerden video ve fotoğraf çeşitlemelerine, eylemlerden heykel ve yerleştirmelere kadar çok geniş bir alanı kapsıyor. Ayrıca bir konu birliği falan da yok – sanatçıların kimi yakın tarihi, kimi o anki olayları, kimi mahrem yaşantıyı, kimi de yalnızca sanatın doğasını sorguluyor.

Bir diğer kitap, Art & Today (6). Bir takım akım ve sanatçıları tarihsel bir sıralamaya göre arka arkaya dizmektense, güncel (contemporary) sanatta çokça tartışılan Sanat ve Popüler Kültür, Sanat ve Buluntu Nesne, Sanat ve Küreselleşme, Sanat ve Politika, Sanat ve Kimlik, Sanat ve Anlatı, Sanat ve Kurumlar gibi belli konular dikkate alınarak kurgulanmış kitap. Konularla bağlantılı olarak, yeri geldiğinde Picasso, Duchamp, Warhol, Kiefer, Richter gibi sanatçılara göndermeler yapmakla birlikte, bu kitap da 1980 sonrası sürece odaklanmış. Ama Honnef’in kitabından çok daha nesnel ve geniş olduğu ortada. Türkiye ve birkaç ülke dışında, dünyanın her tarafından 400’ün üzerinde yaşlı, orta yaşlı ve genç sanatçıyı kapsıyor. Gerek akım, tür ve konu; gerek araç, yöntem ve biçem bakımından, neredeyse yok yok.

Herkes ayranını satma peşinde. Honnef ve Heartney’in kitaplarına benzer daha bir sürü kitap bulabilirsiniz. Özel bakış açıları bir yana, hepsinde de ‘güncel sanat’ kavramının özel bir akım, tür ya da eğilim değil, ‘bugün yapılan ve zamanımızı yansıtan sanat’ anlamında, kuşatıcı bir üst başlık olarak kullanıldığını göreceksiniz.

Bunlardan başka, İngilizcede Contemporary Painting, Contemporary Sculpture ve Contemporary Video gibi kitaplara (ya da kitapların içinde alt başlıklara) (7) rastlamış olabilirsiniz (örneğin yazarlardan biri, contemporary painting konusunu 1945’ten başlatmış). Türkçeye çevrilmiş bir kitaptaysa, hem Berlin Duvarı‘nın yıkıldığı, hem Tiananmen Katliamı‘nın meydana geldiği 1989’un simgesel bir tarih olarak önerildiği görülüyor (8).

Tarihsel kırılma meselesini burada bırakarak (çünkü bu daha çetrefilli bir konu) (9), sözü güncel sanat, kavramsal sanat ve resim ilişkisine getirirsek:

Aslında bunu kısmen çözdüğümüzü sanıyorum. Kaynaklarda görüldüğü üzere, kavramsal sanat ve resim arasında (Kosuth’a göre) böyle bir karşıtlık varmış gibiyse de, güncel (contemporary) sanat ve resim arasında böyle bir karşıtlık söz konusu değil. Çünkü ilki tümel, ikincisi tikel bir kavram. Başka türlü söylersek, ikincisi birincisinin bir alt kümesi. Kaynakların yanı sıra, contemporary sıfatlı sanat fuarlarını da anımsatmak isterim (ortalık resimden geçilmiyor).

  

Kosuth’un Çelişkisi?

Belli ki Kosuth ‘resim’ derken, herkesin aklına ilk gelen şeyleri (yani kalem, boya ve fırça aracılığıyla duvar, tuval ya da kağıt gibi yüzeylerde meydana getirilmiş görüntüleri) kastediyor.

İyi de, resim kavramının (resim kümesinin) sınırları, onun çizdiği kadar dar mı?

Kosuth madem kavramsallıktan söz ediyor, biz de öyle ilerleyelim. ‘Sanatın kavramsallığı’ndan kastı, metninden anlaşıldığına göre, ‘sanatın neliği’nin sorgulanması. Onun siyaset, beden, kimlik ve etnisite gibi ‘sanat dışı’ bağlamlarla pek bir alışverişi yok (varsa bile, sanatın sorgulanmasına hizmet ediyordur). Tanınmasını sağlayan erken dönem metin ve işlerinde öyle diyor. Temel derdi, sanatın sorgulanması, neliği. Özetle, “Sanatın biricik iddiası yine sanata dairdir. Sanat sanatın tanımıdır” diyor. Kosuth metninde kullandığı tümel ve tikel terimlerini felsefeden almış (ben de ondan almış olayım). Belirttiği üzere, sanat kavramı tümel, resim kavramı tikeldir. Bu durumda, büyükten küçüğe şöyle bir sıralama çıkıyor ortaya: Sanat > Güncel (contemporary) Sanat > Kavramsal Sanat > Kavramsal Sanatın Alt Türleri vs…

Peki, resmin yeri? Açıklamalarından yola çıkarak, yukarıdakine paralel şekilde, sanırız şöyle bir sıralama yapılabilir: Sanat > Biçimci Sanatlar (Resim, Heykel) > Biçimci Sanatların Alt Türleri vs…

Az önceki soruyu anımsatıyor ve genişletiyorum: Resim kavramının (resim kümesinin) sınırları, Kosuth’un çizdiği kadar dar mı? ‘Resim sanatı’nı ‘boyama sanatı’na indirgeyebilir misiniz? Resim yoluyla kavramsallık (yani, sanatın doğasının sorgulanması), mümkün değil mi? Örneğin, kavramsal sanatın diğer sözcülerinden Sol LeWitt’in (bazısı duvarda, bazısı kâğıtta) bir sürü resmi var. Bu arada, Kosuth’un  bazı işleri zaten resim değil mi? Kosuth bunu bilmiyor mu?

O halde, resim nedir? Madem sanatçı sözcükleri, kavramları önemsiyor; o halde bizzat içinde büyüdüğü kültür üzerinden ilerleyelim. Efendim, painting yokken picture vardı (ondan önce de pictura). Tüm resimlere, eskiden pictura deniyormuş. Sonra, Fransızca ‘peinture’ (boyama, resmetme) kavramının etkisiyle ‘painting’ denmeye başlanmış İngilizcede (ama picture‘dan da vaz geçilmemiş). Yani, Latince kökeni pictura, sonradan picture, Fransızcası peinture, İngilizcesi painting. Hepsi aynı anlamda: Boyama (resmetme) sanatı, eylemi ya da süreci; boyayarak temsil (tasvir) etme; resimsel temsiller (tasvirler); boya, çizgi, baskı (ör. gravür) ya da fotoğraf yoluyla tuval, kağıt ya da başka yüzeylerde meydana getirilmiş varlık temsilleri (tasvirleri); modeller; soyut görüntüler, imgeler… Koca Webster sözlüğü böyle diyor (10).

Bizdeyse, painting ve picture ayrımı yok. Zaten her ikisi de resim demek.

Gerek yeni araç ve teknikler gerek yeni temsil arayışları sonucunda, resim kavramı (tıpkı evren gibi) zamanla genişlemiş. Görünen o ki duracağı da yok! Üzerine siyah bir kare ya da rastgele boyaların kondurulduğu beyaz bir tuvalin resim kapsamına girebileceği kimin aklına gelirdi?!

Bugün ‘bir yüzey üzerindeki görüntü’ anlamında kullanıyoruz artık bu kavramı. İster el ve boyayla, ister bir makineyle meydana getirilsin. Sanat olup olmaması ayrı konu (bazı görüntüler sanattır, bazıları değildir).  ‘Resim sanatı’ ‘boyama sanatı’na indirgenemez. Resmetme (görüntü imal etme) eylemi içindeki olanaklardan yalnızca biridir boyama. Bilen bilir, başka teknik ve malzemelerle de meydana getirilmektedir ‘resim’ denen şey. Kolajları, dijital imgeleri vs düşünün.

Ayrıca, Kosuth’un Water, Art, Abstract, Nothing gibi kavram tanımlarının (yazıların) basılı olduğu siyah panolar, resim değil de nedir? Hem siyah yüzey üzerinde beyaz biçimlerden, işaretlerden, simgelerden oluşmuş resimlerdir; hem de ‘sözcüklerle meydana getirilmiş betimlemelerdir onlar. Yanı sıra, o yazıların tarif ettiği şeyin görüntüsü, onu okuyanın zihninde oluşmaktadır (zihindeki resim ). Bu arada, Yunancada ‘graf’ sözcüğünün yazma ve çizme anlamına geldiğini; baskıresim kümesine giren serigrafi, litografi ve fotografi gibi terimlerin oradan hareketle türetildiğini anımsatmak isterim. Devam edelim: Sanatçının belli tanımları bastığı siyah panolarının yanı sıra, tüm mekâna yapıştırdığı ve üzerini çizerek okunmasını zorlaştırdığı işleri resim değil de nedir? Nihayetinde, bir yüzey üzerindeki görüntüler değil midir onlar? Görüntülerin işaret ya da imâ ettiği şeylerin neler olduğuysa, başka konudur – ille de sanatla ilgili olmaları gerekmiyor.

Son bir şey daha: Kosuth madem Wittgenstein’ı çok önemsiyor; onun ‘resim kuramı‘na (İng. picture theory; Fr. théorie de répresentation; Alm. abbildtheorie) ne diyor acaba? Wittgenstein’ın “dil, dünyayı resimleyerek temsil eder” şeklindeki düşüncesinden elbette haberdar sanatçı. Bir bakıma, işleri de bu düşüncenin somutlaşmış hali. Dilin dünyayı resimleyerek temsil ettiği gibi, Kosuth da Wittgenstein’ın düşüncesini görünür kılmıştır, resimlemiştir.

Özetle, hayranı olduğu Wittgenstein’ın onaylayacağı şekilde, kavramları resmetmiştir Kosuth.

 

 

Notlar:

(1)  Kosuth’un “Art After Philosophy” adlı metni ilk kez Studio International’da yayınlanmıştır (Cilt: 178, sayı: 915-17, Londra, Ekim, Kasım, Aralık, 1969). Sanatçıyı kavramsal sanat eğilimi içinde önemli bir sözcü durumuna getiren ve daha sonra birçok yerde basılan bu metin, kısaltılarak Art in Theory adlı antolojiye de alınmıştır; Harrison ve Wood, 1993, s. 840-848.

(2)   Çeviri bana ait. Bu metin üzerinden kendisiyle yaptığım hayalî söyleşi için bkz: Mehmet Yılmaz, “Joseph Kosuth: ‘Duchamp’dan Sonra Sanat Kavramsaldır'”, Sanatçıları Okumak ya da Postmodern Söyleşiler, Ütopya Yayınevi, 2009: 187-214; Bir diğer çeviri için bkz: Joseph Kosuth, “Felsefeden Sonra Sanat”, Sanat ve Kuram, ed. Harrison ve Wood, Küre Yayınları, 2011: 898-907.

(3)     Bu metni, içindeki bütün ‘güncel’lerin yerine ‘çağdaş’ kavramını koyarak da okuyabilirsiniz.

(4)     Güncel sanatın özel isim olduğunu iddia edenler, dada ya da popu çevirmeden (özgün yazılışlarıyla) aldığımızdan hareketle, İngilizce metinlerde günceli de özgün haliyle yazmayı düşünürler mi acaba? Böylece, dünya sanatına bize özgü bir kavram kazandırmış olurlar.

(5)     Klaus Honnef, Contemporary Art, English translation: Hugh Beyer, Benedikt Taschen, Köln, 1990.

(6)     Eleanor Heartney, Art & Today,  Phaidon, New York, 2008.

(7)     Christa von Lengerke, “Contemporary Painting”, Masterpieces of Western Art, vol. II, Walter, Ingo F., (ed.), Taschen, 1996: 615-680. Yazar, konuyu 1945’ten başlatmış.

(8) John RAJCHMAN, “Çağdaş: Yeni Bir Fikir mi?”, Ali Artun ve Nursu Örge (ed.), Çağdaş Sanat Nedir. İstanbul: İletişim, 2013: 19-40.

(9) Ayrıntılı bilgi bkz: Mehmet Yılmaz, Modernden Postmoderne Sanat, Ütopya yayınevi, 2013; Sanatın Günceli, Güncelin Sanatı, Ütopya yayınevi, 2012.

(10) Ayrıca bkz: Mehmet Yılmaz, Fotoğraf Resimdir, Ütopya Yayınevi, 2013;  Picture, Peinture, Painting, Fotoğraf, Resim”, https://mehmetyilmazmehmet.com/metinler-texts/picture-peinture-painting-fotograf-resim-mehmet-yilmaz/

Yorum bırakın

Yorum bırakın